İstanbul'un Efendileri 4/Yahya Efendi
1495 yılında Trabzon’da doğdu. Beşiktaşî Yahyâ Efendi, Müderris, Molla Şeyhzade olarak tanınır. Babası Şâmî Ömer Efendi, annesi Afîfe Hatun’dur. Ömer Efendi’nin Trabzon’da kadılık yaptığı dönemde Yahyâ Efendi’nin doğumundan birkaç gün sonra Şehzade Selim’in oğlu Süleyman’ın dünyaya gelmesi muhtemelen iki aileyi birbirine daha da yakınlaştırmıştır. Nitekim Şehzade Süleyman’ın annesinin sütü yetmeyince Afîfe Hatun’un şehzadeyi de emzirdiği ve Yahyâ Efendi ile Kanûnî Sultan Süleyman’ın sütkardeşi oldukları belirtilmektedir. Yahyâ Efendi çocukluk ve ilk gençlik yıllarını Trabzon’da geçirdi.Onun bu dönemde sık sık şehir dışında bir mağarada inzivaya çekildiğini ve bunun yedi yıl sürdüğünü belirtir. Onun aynı dönemde Trabzon’daki medreselerden birinde tahsilini tamamladığı tahmin edilebilir. Yahyâ Efendi, Yavuz Sultan Selim’in tahta çıkışının ardından Şehzade Süleyman’ın maiyetinde ailesiyle birlikte İstanbul’a gitmiştir.İstanbul’da tahsilini Zenbilli Ali Efendi’nin yanında tamamladı. Hocasının vefatı üzerine günlük 15 akçe ile Canbaz Mustafa Medresesi’nde müderrislik görevine başladı. Ardından Gebze’de Çoban Mustafa Paşa, Üsküdar’da Mihrimah Sultan medreselerinde ve 1553 yılında Kadızâde Ahmed Şemseddin Efendi’nin yerine tayin edildiği Sahn-ı Semân Medresesi’nde müderrislik yaptı. Göreve tayininden iki yıl sonra Şehzade Mustafa’nın öldürülmesi olayı sırasında saraydan çıkarılan annesi Mâhidevran Sultan’ın yeniden saraya alınması için Kanûnî’ye yazdığı bir arîza yüzünden araları açıldı ve görevinden uzaklaştırıldı; ardından günlük 50 akçe ile emekliye sevkedildi . Bazı kaynaklarda Yûşa‘ peygamberin Beykoz’daki makamının Yahyâ Efendi tarafından keşfedildiği anlatılır. Daha çok bir şeyh olarak tanınan Yahyâ Efendi’nin tarikatı konusunda Üveysî olduğu dışında kaynaklarda bilgi yoktur. Yaygın görüş Hızır ile görüşerek ondan icâzet aldığı yönündedir. Bir tarikat silsilesinin bulunmaması, kendisinden sonra tarikatını sürdüren şeyhlerden söz edilmemesi, kaynaklarda daha ziyade müderrislik yönünün ön plana çıkarılması ve adının dönemin ulemâsı arasında zikredilmesi, onun mutasavvıf kimliğiyle ilgili rivayetlerin Mehmed Dâî’den naklen sonradan geliştirilmiş olabileceğini düşündürmektedir.Vefatından sonra tekkesi Kādirî ve Nakşî meşâyihi tarafından kullanılmıştır.Yahyâ Efendi’yi sadece müslümanların ziyaret etmediği, dergâhın gayri müslimlerin yoğun biçimde yaşadıkları bir bölgede kurulmuş olması sebebiyle çoğu denizci birçok hıristiyanın da onu ziyarete gittiği, bazı konularda kendisinden yardım istediği anlaşılmaktadır. “Müderris” mahlasıyla şiir yazan Yahyâ Efendi’nin şiirleri ölümünden sonra bir divan halinde derlenmiştir. Eserin bilinen tek nüshası Millî Kütüphane Fahri Bilge Bölümü’nde kayıtlıdır. Yahya Efendi'ye ait bir çok menkıbeden söz edilir bunlardan Doç.Dr. NEZİRE GAMZE ILICAK 21 adet menkıbe incelenmiş ve yayınlanmıştır.
1495 yılında Trabzon’da doğdu. Beşiktaşî Yahyâ Efendi, Müderris, Molla Şeyhzade olarak tanınır. Babası Şâmî Ömer Efendi, annesi Afîfe Hatun’dur. Ömer Efendi’nin Trabzon’da kadılık yaptığı dönemde Yahyâ Efendi’nin doğumundan birkaç gün sonra Şehzade Selim’in oğlu Süleyman’ın dünyaya gelmesi muhtemelen iki aileyi birbirine daha da yakınlaştırmıştır. Nitekim Şehzade Süleyman’ın annesinin sütü yetmeyince Afîfe Hatun’un şehzadeyi de emzirdiği ve Yahyâ Efendi ile Kanûnî Sultan Süleyman’ın sütkardeşi oldukları belirtilmektedir. Yahyâ Efendi çocukluk ve ilk gençlik yıllarını Trabzon’da geçirdi.Onun bu dönemde sık sık şehir dışında bir mağarada inzivaya çekildiğini ve bunun yedi yıl sürdüğünü belirtir. Onun aynı dönemde Trabzon’daki medreselerden birinde tahsilini tamamladığı tahmin edilebilir. Yahyâ Efendi, Yavuz Sultan Selim’in tahta çıkışının ardından Şehzade Süleyman’ın maiyetinde ailesiyle birlikte İstanbul’a gitmiştir.İstanbul’da tahsilini Zenbilli Ali Efendi’nin yanında tamamladı. Hocasının vefatı üzerine günlük 15 akçe ile Canbaz Mustafa Medresesi’nde müderrislik görevine başladı. Ardından Gebze’de Çoban Mustafa Paşa, Üsküdar’da Mihrimah Sultan medreselerinde ve 1553 yılında Kadızâde Ahmed Şemseddin Efendi’nin yerine tayin edildiği Sahn-ı Semân Medresesi’nde müderrislik yaptı. Göreve tayininden iki yıl sonra Şehzade Mustafa’nın öldürülmesi olayı sırasında saraydan çıkarılan annesi Mâhidevran Sultan’ın yeniden saraya alınması için Kanûnî’ye yazdığı bir arîza yüzünden araları açıldı ve görevinden uzaklaştırıldı; ardından günlük 50 akçe ile emekliye sevkedildi . Bazı kaynaklarda Yûşa‘ peygamberin Beykoz’daki makamının Yahyâ Efendi tarafından keşfedildiği anlatılır. Daha çok bir şeyh olarak tanınan Yahyâ Efendi’nin tarikatı konusunda Üveysî olduğu dışında kaynaklarda bilgi yoktur. Yaygın görüş Hızır ile görüşerek ondan icâzet aldığı yönündedir. Bir tarikat silsilesinin bulunmaması, kendisinden sonra tarikatını sürdüren şeyhlerden söz edilmemesi, kaynaklarda daha ziyade müderrislik yönünün ön plana çıkarılması ve adının dönemin ulemâsı arasında zikredilmesi, onun mutasavvıf kimliğiyle ilgili rivayetlerin Mehmed Dâî’den naklen sonradan geliştirilmiş olabileceğini düşündürmektedir.Vefatından sonra tekkesi Kādirî ve Nakşî meşâyihi tarafından kullanılmıştır.Yahyâ Efendi’yi sadece müslümanların ziyaret etmediği, dergâhın gayri müslimlerin yoğun biçimde yaşadıkları bir bölgede kurulmuş olması sebebiyle çoğu denizci birçok hıristiyanın da onu ziyarete gittiği, bazı konularda kendisinden yardım istediği anlaşılmaktadır. “Müderris” mahlasıyla şiir yazan Yahyâ Efendi’nin şiirleri ölümünden sonra bir divan halinde derlenmiştir. Eserin bilinen tek nüshası Millî Kütüphane Fahri Bilge Bölümü’nde kayıtlıdır. Yahya Efendi'ye ait bir çok menkıbeden söz edilir bunlardan Doç.Dr. NEZİRE GAMZE ILICAK 21 adet menkıbe incelenmiş ve yayınlanmıştır.